Her Beş İhracatçıdan Dördü Taklit Edilme Riski Altında

Bugün her beş ihracatçıdan dördü gümrüklerde mallarına el konma, taklit edilme ve maddi manevi ciddi hak kayıplarına uğrama konusunda büyük risk altındı. Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Akbulut, “İhracat yapan markaların yüzde 80’i risk altında. Özellikle ihracat yapan firmalar özelinde daha fazla farkındalık çalışması yapmalı. Sınai mülkiyet haklarının önemini daha fazla anlatmalıyız” dedi.

İhracatın en önemli göstergelerinden biri olan ‘kilogram başı ihracat değerini’ artırma konusunda fikri, sınaî ve mülkiyet hakları alanında atılacak adımlar büyük bir öneme sahip. Bu kapsamda ihracatçı firmaların artmasına karşın aynı artışın markalaşma faaliyetlerine yansımaması dikkat çekti. Son yıllarda ihracatta ‘katma değer’ konusunun yoğun bir şekilde gündeme getirildiğinin altını çizen Adres Patent Genel Müdürü Cumhur Akbulut, 2002 yılında 31 bin 855 olan ihracatçı firma sayısının, 2023 yılında yüzde 339 artarak 139 bin 830’a yükseldiğini ifade ederek, “Bu artış ülkemiz için sevindirici. Ancak katma değerin artırmasında kritik bir yere sahip olan patentli ürünlerle ihracatın ve markalaşma alanında faaliyetlerin aynı oranda arttığı görülmüyor. En az bir adet tescilli marka ile ihracat yapan firmaların başvurularına baktığımızda marka tescili korumasına sahip 35 bin civarında firma bulunuyor. Bu konuda özellikle Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ciddi adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. Bugün her beş ihracatçıdan dördü gümrüklerde mallarına el konma, taklit edilme ve maddi manevi ciddi hak kayıplarına uğrama konusunda büyük risk altında. Dolayısıyla ihracatımızın yüzde 80’i risk altında. Bu kapsamda TİM’in ihracatçı firmalara markalaşma alanında farkındalık çalışmaları yapması son derece önemli” dedi. 

Distribütör firma ana markayı tescil ettirebiliyor

Genellikle karşılaşılan sorunların başında, ihracatçı firmaların yurt dışında katıldığı fuarda veya seyahat sonrasında ticari ilişkiler kurmak için bir distribütör firma ile anlaşma yaptığını, o distribütörün de zaman içinde markayı kendi adına tescil ettirdiğini belirten Akbulut, “Şirketler firmayı kuruyor, pazarlama faaliyetlerini gerçekleştirirken markaya yatırım yapmaya başlıyor, yurtdışından siparişler alıyor ve üretime başlıyor. Fakat markasını ihracat yaptığı ülkede tescil ettirmiyor. Tam bu noktada çoğunlukla karşılaştığımız durumlarda olduğu gibi distribütör firma bir süre sonra markayı o ülkede kendi adına tescil ettiriyor ve ihracatçımızın o marka ile ticaret yapmasını engelliyor. Yurt dışında bu ve benzeri örnekler çokça sıralanıyor” diye konuştu. 

Hem maliyet hem de zaman avantajı: Madrid Protokolü

Diğer taraftan ihracatçı firmaların markalarını uluslararası alanda korumanın önemine değinen Akbulut, “Özellikle birden fazla ülkeye ihracat yapan firmalarımızın Madrid Protokol’üne başvurması büyük bir öneme sahip. Madrid Protokol’ü hem sizin birden fazla ülkeden daha az maliyetlerle markanızı tescil altına almanıza olanak sağlarken hem de bilinirlik konusunda size ayrıca avantajlar sağlıyor” bilgisini verdi.  Marka değerinin firmalar açısından öneminden bahseden Akbulut, “Günümüzde küresel birçok firma markaları satın alarak bilinirlik konusunda ve pazarda yer edinme açısından avantaj sağlamak için yerel bazda birçok markayı satın alıyor. Artık şirketlerin bilançolarındaki aktiflerin içerisinde markaların değeri yüzde 90 daha fazla. İhracatçı firmalarımızın da bunun bilincinde olarak markalaşma faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini vurgulamamız gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.